Kanun İsimleri Nasıl Yazılır? – Bir Genç Yetişkinin Hikâyesi
Kayseri’de, dağların ardında kalan o sessiz sokaklardan birinde, güneşin batışına doğru ilerlerken, içimde bir soru dönüp duruyordu: Kanun isimleri nasıl yazılır? Belki tuhaf gelecek ama işte bu küçük soruyla geçen bir akşamüstüydü. Evet, gerçekten de böylesi basit bir soru, içimde bir hayal kırıklığı yaratmıştı. Şehirdeki o sessiz akşamı da, bu soruyu kafamda çözmeye çalışarak geçireceğimi bilmiyordum.
Bir Kitap, Bir Soru, Bir Günlük
Bir kitabın arasında kaybolmuşken bulduğum bu soruya, içimde bir şeyler kıpırdamaya başladı. İşin garibi, bazen böyle küçük şeyler insanın ruhunu çözmek gibi bir etki yaratabiliyor. O kadar uzun zamandır derin düşünceler içinde kaybolmuştum ki, basit bir soru bana sanki hayatıma dair büyük bir farkındalık yaratacakmış gibi geldi. Hangi kurallara göre yazılmalıydı, kanun isimleri? Duygusal bir anlam yükledim galiba, ama işte bazen böyle olur. Kelimeler hayatımıza girer, anlamlarından çok içsel dünyamızla buluşurlar.
Kayseri’nin akşamı soğuktu. Ama içimde bir sıcaklık vardı; bu sıcaklık yazarken kendimi kaybetmekti. Tüm düşüncelerimi kenara koyup, bu basit ama bir o kadar karmaşık soruyu çözmek istiyordum. Tüm kitaplarımın arasında, gazetelere sarmış, gül renginde bir not defteri buldum. Günlüklerimden biri… Geriye yaslanıp kalemi elime aldım ve hızla yazmaya başladım.
Hayal Kırıklığının Gölgesinde
Bir zamanlar, kanunların isminin de tıpkı hayatın kendisi gibi belirli bir biçimi ve kuralı olmalıydı diye düşünürdüm. İlk başta, işin içinde tek bir doğruluk aradım. Kanunlar yazılırken neden düz yazılmalıydı, ya da neden doğru şekilde yazılmalıydı? Kanun isimlerinde bir yazım hatası, belki de milyonlarca kişinin hayatını etkileyecek kadar büyük bir hata yaratabilirdi. Ama, içimdeki bu his, hem gerçeklikten hem de idealizmden uzaklaşıp, düşündüğüm kadar da önemli değildi.
Duygularım dağılmaya başlamıştı. Şimdi, yazmak bir tür içsel keşfe dönüşmüştü. Kanun isimleri nasıl yazılır? sorusunun altında, birden fazla yanıt vardı. Gerçekten de doğru bir şekilde mi yazılmalıydı? Bir kanun ismi, kurallar içinde sıkışıp kalmalı mıydı? Yoksa halkın dilinden ne kadar uzaklaşırsa o kadar etkili mi olurdu?
Heyecanın Arasında Çözüme Ulaşmak
Bir süre sonra, ellerimdeki kalemle bu sorunun üzerine farklı düşünceler yazmaya başladım. Bir an, her şeyin gerçek bir anlam taşımadığını fark ettim. Kayseri’nin o soğuk akşamında, evimin küçük odasında bir pencereyi açıp dışarıya bakarken, karşımda nehrin sesiyle akıp giden zamanın hızını hissettim. İşte tam o anda bir şey anlamaya başladım. Kanun isimlerinin yazımı, adeta bir sanat gibiydi. Birçok kurala ve detaya dayanıyordu, ama esas önemli olan, kelimelerin ne hissettirdiği ve insanların gözündeki yeriydi.
Bütün bu zaman boyunca, kanun isimlerinin bir standart üzerine yazılması gerektiğini düşündüm. Her şey belirli bir düzene ve kurala bağlı olmalıydı. Ama işte bu kuralların ardında, insanların yaşamlarını daha iyi bir yere götürebilmesi için tasarlanmış bir sistem vardı. Onu doğru yazmak, bir kalemle yaşanacak bir hayat gibi hissettiriyordu.
Bir Umut
Sonra birden fark ettim. Bu soruya verdiğim yanıt, hayatımda başka bir şeyin de değişmesini sağladı. Kanun isimlerini doğru yazmak, onlara duyduğum saygıyı ve inancı pekiştirdi. Ve belki de, yaşamın her alanında böyle bir düzenin oluşturulması, sadece hukukla sınırlı kalmamalıydı. Hayatımda başka neyi doğru yapabilirim ki? Her şey birbirine bağlıydı.
Bugün Kayseri’nin o sessiz akşamında, kalemimin ucunda bir umut vardı. Kanun isimlerinin doğru yazılması gerektiği gibi, biz de doğru yaşamayı, doğru hissetmeyi öğrenmeliyiz. Zorlukların üstesinden gelmek, bu kadar basit gibi görünse de, içsel bir düzen kurmak kadar karmaşık bir şey.
Hayal kırıklığımdan, hepsinin arkasında bir umut ışığına dönüştü. Belki de kanun isimlerinin doğru yazılması, hayatımın da doğru yazılması gerektiğini hatırlattı bana.